18 Ekim 2010 Pazartesi

Hz. Mehdi'nin Bir Şahs-ı Manevi Olacağı İddiaları Onun Tanınmasını Engelleyecektir

Peygamberimiz (sav) tarafından ahir zamanda gönderileceği müjdelenmiş, yeryüzündeki fitneleri ortadan kaldıracak, tüm dünyaya barış, adalet, bolluk, huzur, mutluluk ve refah getirecek çok mübarek ve değerli bir şahıs olan Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışı yüzyıllardır İslam ümmeti tarafından beklenen müjdeli bir olaydır. Nitekim rivayetlerde Hz. Mehdi'nin çıkış alameti olarak bildirilen olayların pek çoğunun art arda gerçekleşmesi, bu müjdenin gerçekleşmesinin yakın olduğunun açık bir göstergesidir. Peygamber Efendimiz (sav)'in çok sayıdaki hadisinde ismiyle, vasıflarıyla ve yapacağı işlerle ayrıntılı olarak tarif edilen Hz. Mehdi'nin geleceğine dair Kuran ayetlerinde de işari anlamlarda çeşitli müjdeler vardır. 

Bediüzzaman Said Nursi'nin açıklamaları da, Kuran'da yer alan işaretler ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle aynı doğrultudadır. Ancak Bediüzzaman'ın eserlerinde kullandığı "şahs-ı manevi" kavramı konusundaki yanlış anlaşılma Hz. İsa gibi, Hz. Mehdi için de söz konusudur. Rivayetlerden ve İslam alimlerinin açıklamalarından Hz. Mehdi'nin bir şahs-ı manevi olmayacağı; fiziksel özelliklerine, karakter ve ahlakına, nesebine (soyuna) kadar detaylı olarak tarif edilmiş mübarek bir şahıs olacağı, açık ve net bir biçimde anlaşılmaktadır. Ancak elbette ki Hz. Mehdi'nin de kendisinden önceki tüm elçiler gibi bir şahs-ı manevisi olacaktır. Hatta rivayetlerde bu şahs-ı manevinin bütün yeryüzünü kaplayacağı bildirilmiştir. Dolayısıyla Hz. Mehdi kendisine tabi olanların yani şahs-ı manevisinin önderi olarak bulunacaktır. Nitekim Bediüzzaman'ın yazılarında da bu konuyu net olarak açıklayan birçok yorum bulunmaktadır. Bediüzzaman'ın aşağıda yer alan sözlerinde Hz. Mehdi'nin bir şahs-ı manevi değil, bir zatı temsil ettiğine dair açıklamaları, hiçbir ihtilafa yer vermeyecek kadar açık ve nettir. Bediüzzaman'ın Hz. Mehdi için kullandığı "o zat" ya da "o şahıs" gibi ifadeler, şahs-ı manevi kavramı konusundaki yanlış anlaşılmalara açıklık getirmektedir: 

"Hem de o eşhasın (o şahısların) şahs-ı manevisine veya temsil ettikleri cemaate ait asar-ı azimeyi (fevkalade eserleri, izleri) o eşhasın (şahısların) zatlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, O EŞHAS-I HARİKA (harika şahıslar, yani Hz İsa ve Hz. Mehdi) çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler." 

Bediüzzaman bu sözünde Hz. İsa ve Hz. Mehdi için "o eşhas-ı harika" ifadesini kullanarak, her ikisinin de birer şahs-ı manevi değil, birer şahıs olarak geleceklerini açıkça belirtmiştir. 

"… Ahir zamanın O BÜYÜK ŞAHSI, Al-i Beytten (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) olacak." 

Bediüzzaman burada da "ahir zamanın o büyük şahsı" sözleriyle Hz. Mehdi'nin ahir zamanda gelecek olan bir şahıs olduğunu tekrarlamıştır. Hz. Mehdi'nin Peygamberimiz (sav)'in soyundan olacağını belirtmiş olması ise, Bediüzzaman'ın Hz. Mehdi'den bir şahs-ı manevi olarak bahsetmediğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira bir şahs-ı manevinin bir başka insanın soyundan gelebilmesi söz konusu olamaz. 

"… Ben de onlara demiştim: 'Ben, kendimi seyyid (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki ahir zamanın O BÜYÜK ŞAHSI, Al-i Beytten (Peygamberimiz (sav)'in ailesinden) olacaktır.'" 

Bediüzzaman bu sözünde de yine "ahir zamanın o büyük şahsı" diyerek Hz. Mehdi'nin bir şahs-ı manevi değil bir şahıs olduğunu açıkça belirtmektedir. 

Bediüzzaman, "Hz. Mehdi'nin Peygamberimiz (sav)'in soyundan olacağını" bu sözünde de bir kez daha açıklığa kavuşturmaktadır. Yukarıda da açıklandığı gibi, Peygamberimiz (sav)'in soyundan gelebilmesi için Hz. Mehdi'nin ancak bir insan olması gerekmektedir ki Bediüzzaman da bu sözüyle bu gerçeği açıkça vurgulamaktadır. 

"Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid (içtihad eden büyük İslam alimi), hem en büyük bir müceddid (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyen, yenileyici), hem hakim, hem Mehdi, hem mürşid (doğru yolu gösteren kişi), hem kutb-u a'zam (Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan, zamanın en büyük mürşidi) olarak BİR ZAT-I NURANİYİ (nurani şahsı) gönderecek ve O ZAT DA Ehl-i Beyt-i Nebeviden (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) olacaktır." 

… bir müçtehid 

… bir müceddid 

… hâkim 

… mehdi 

… mürşid 

… kutb-u a'zam 

… bir zât-ı nuranî 

Bediüzzaman'ın bu sözünde kullandığı yukarıdaki sayılan vasıflar, anlamlarından da anlaşılacağı gibi ancak bir kişiye ait olabilecek özelliklerdir. 

Ayrıca Bediüzzaman Said Nursi Hz. Mehdi'nin "bir zat-ı nurani" olduğundan bahsetmektedir. Eğer Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin bir şahs-ı manevi olduğunu vurgulamak isteseydi burada "bir zat-ı nuraniden" değil, "bir şahs-ı manevi-i nuraniden" bahsederdi. 

Ayrıca burada şahıs kelimesinden önce kullanılan "bir" kelimesi de bu konuyu bir kez daha açıklamaktadır. "Zat" ise yine birlik ve şahıs ifade eden bir kelimedir. Bediüzzaman burada açıkça, "bir zat" ifadesini kullanmıştır; "iki" ya da "birileri" dememiştir. Dolayısıyla Bediüzzaman Said Nursi'nin tüm bu açıklamaları, Hz. Mehdi'den bir şahs-ı manevi olarak bahsetmediğini kesin bir şekilde ispatlamaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Adem Yakup, Şahsı Manevi Yanılgısı) 

Bediüzzaman'ın tüm bu açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, tarih boyunca gönderilmiş tüm elçiler gibi, Hz. Mehdi de bir şahıs olarak gelecektir. Ancak onun da bir şahs-ı manevisi olacaktır. Onun tebliğ faaliyetinden, mücadelesinden, icraatlarından ortaya çıkacak bir Mehdiyet cereyanı olacaktır. Fakat Hz. Mehdi'nin kendisi de bizzat işin başında olacaktır. Zaten bütün bu olayların gerçekleşebilmesi için en başta Hz. Mehdi'nin bizzat şahıs olarak gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Hz. Mehdi'nin şahs-ı manevisi de ona tabi olandır. Bu şahs-ı manevinin başında da lider olarak kendisi bulunmaktadır. Ancak hem Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde hem de İslam alimlerinin açıklamalarında bu konuya ilişkin izahlar çok açık olmasına rağmen, ahir zamanda Hz. Mehdi'nin bir şahıs değil, bir şahs-ı manevi olacağı iddialarının öne sürülmesi insanların bu konuyu doğru değerlendirebilmelerini engelleyecek olabilir. 

Hz. Mehdi'nin bir şahs-ı manevi olarak geleceğine inanmaları, bu insanların, bu kutlu şahsın gelişini beklemelerini, onu tanımaya ve bulmaya çalışmalarını ve böylece onu fark etmelerini engelleyecek olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)
http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/18701