18 Ekim 2010 Pazartesi

Deccal'in Maddi Çıkar Sunarak Kendisine Taraftar Toplaması, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin Tanınmasını Engelleyecektir

Kuran ahlakını yaşamayan insanlar için dünya hayatına yönelik menfaatler büyük önem taşır. Dünyanın geçici bir mekan olduğunu, ölümle birlikte dünyada sahip oldukları herşeyi geride bırakacaklarını ve ahirette sorguya çekileceklerini düşünmedikleri için daha çok mal ve servet edinmeye büyük önem verirler. Servetlerini artıracaklarını ve daha iyi bir mevki kazanacaklarını düşündüklerinde ise yanlış olduğu halde pek çok şeyi göze alabilirler. Böyle bir durumda herhangi bir haksızlığa veya adaletsizliğe neden olmalarını önemsemeyebilirler. Bazı insanların mala ve dünya hayatına olan bu hırslı tutkuları Kuran'da şöyle haber verilmiştir: 

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır." (Al-i İmran Suresi, 14) 

Kuran ahlakını yaşamayan insanlar için kendi hırsları gibi, başkalarının toplumdaki konumları ve maddi imkanları da son derece önemlidir. Bu ahlaktaki insanlar, maddi imkanları olan, güç ve itibar sahibi kimselere karşı saygı ve hayranlık duyarlar. Bu kimselerin kendilerine arzu ettikleri koşulları sağlayacağını düşündüklerinde ise, bu kişilerin ahlaklarını hiç düşünmeden onlara tabi olabilir, onların isteklerine uygun şekilde hareket edebilirler. Sırf zengin olduğu için bir insanla dost olabilir, maddi olanakları nedeniyle kayıtsız şartsız onu dost edinebilirler. Gücün kendilerine de fayda sağlayacağına inanarak, yanlış bile olsa hep onlardan yana tavır alırlar. Bu kişilerin kötü özellikleri, ahlaki bozuklukları, dejenere yaşamları, çarpık ilişkileri, acımasızlıkları, zalimlikleri ise çoğunlukla göz ardı edilir. Pek çok dünya ülkesinde dejenerasyonun öncüsü olmalarına rağmen zengin olan insanların toplum tarafından kabul görmesinin temelinde de bu gerçek vardır. 

Bu çarpık bakış açısı, sırf bu özelliklerinden dolayı bazı varlıklı kimselerin toplumda söz sahibi olmalarına sebep olur. Öyle ki, söyledikleri gerçeği yansıtmasa ya da tavsiyeleri yanlış da olsa toplumun önemli bir kesimi bu kişilerin telkinleriyle yönlendirilebilir. Nitekim pek çok toplumda söz konusu kişiler, toplumu din ahlakından uzaklaştıran telkinlerde bulunduklarında, güzel ve temiz ahlaklı insanları iftiralarıyla kötülediklerinde bazı insanlar bunun etkisi altında kalırlar. Elbette burada yanlış olan, varlıklı bir insanın öğütlerine uyulması değildir. Önemli olan kişinin verdiği telkinin içeriğidir, toplumu neye yönlendirmeyi hedeflediğidir. Bir kişi insanlara din ahlakına uygun olmayan telkinlerde bulunuyor, onları dejenere bir hayata yönlendiriyor ve yalnızca zengin olduğu için, sahip olduğu maddi imkanlara duyulan hayranlık nedeniyle bu durum doğal karşılanıyorsa, yanlış olan budur. 

Peygamberimiz (sav)'in hadislerindeki işaretlere göre, pek çok toplumda hakim olan bu çarpık bakış açısını Deccal de kendi hedeflerine ulaşabilmek için kullanacaktır. Zira Deccal'in hadislerde bildirilen özelliklerinden biri de insanları, menfaatlerine hitap eden vaatlerle kandırmaya çalışmasıdır. Peygamberimiz (sav)'in, Deccal'in bu özelliğine dikkat çeken hadislerinden bazıları şöyledir: 

"Beraberinde ekmek ve et dağları, su nehirleri olacak..."

"Beraberinde çorbadan bir dağ, soğumayan sıcak et, akan bir nehir, yemyeşil bahçelerden oluşan orman, duman ve ateş dağı mevcuttur... İnsanlara işte bu cennetimdir, bu da cehennemimdir... İşte yemek, işte içecekleri, diyecek..."
 

Deccal, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirilen tüm bu imkanlarını kendisine taraftar toplayabilmek için kullanacak ve bu yolla onları Hz. İsa ve Hz. Mehdi'den uzak tutmaya çalışacaktır. Pek çok insan Deccal'in kendilerine sunduğu bu dünya menfaatlerini daha cazip görecek ve onun sapkın telkinlerine açık hale gelecektir. Deccal'in gerçekte kendilerini nasıl bir felakete sürüklediğini göremeyecek; onun hiç yok olmayacak bir güce sahip olduğunu sanacaklardır. Nefisleri Deccal'den yana tavır alacağı için, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin ve verdikleri şerefli mücadelenin üstünlüğünü takdir edemeyecek, onları tanıyamayacak ya da tanımazlıktan geleceklerdir. (En doğrusunu Allah bilir). 

Oysa, malın ve her türlü zenginliğin asıl sahibi Yüce Allah'tır. İnsanın bu gerçeği bilerek hareket etmesi ve nefsani çıkarları uğruna hak ve doğru olduğunu bildiği yoldan ayrılmaması gerekmektedir. 

Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamayanların, zenginliğe ve maddi güce karşı duydukları hayranlığın örneklerinden biri de Kuran'da, Karun kıssasında haber verilmiştir. Allah, Karun'a çok büyük mal varlığı ve zenginlik lütfetmiştir. Ancak Karun, Rabbimiz'in bu nimeti karşısında nankörlükte bulunmuştur. Karun'un sahip olduğu imkanlar nedeniyle kibirlenmesi ayette şu şekilde bildirilmiştir: 

"Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez."" (Kasas Suresi, 76) 

Oysa bir insana dünya hayatında verilen her türlü imkan onun için bir denemedir. Samimi olarak iman edenler, Allah'ın kendilerine verdiği tüm imkanları, Allah'ın razı olacağı şekilde, Allah yolunda değerlendirir ve Rabbimiz'in her türlü nimetine şükrederek layık olmaya çalışırlar. Mülkün sahibinin Allah olduğunu, dilediği zaman nimetini artıracağını, dilediği zaman da kısacağını bilirler. Karun ise, malının baki kalacağı yanılgısına kapılmıştır. Karun'un malı ve mülkü yalnızca kendisini değil, bu geçici gücün etkisine kapılan diğer insanları da aldatmıştır. Kuran ahlakından uzak insanların Karun'un zenginliğine duydukları şeytani hayranlık ayette şöyle haber verilmiştir: 

"Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler." (Kasas Suresi, 79) 

Bu kişiler nasıl bir hata içinde olduklarını ise, Allah Karun'un malını ve mülkünü yerle bir ettiğinde anlayabilmişlerdir. Ayette bu durum şöyle haber verilmiştir: 

"Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi. Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar." (Kasas Suresi, 81-82) 

Deccal'in sahip olduğu maddi gücün ve imkanların şeytani etkisine kapılan insanlar da, Allah Deccal'in gücünü yok ettiği zaman benzer bir duruma düşebilirler. Deccal'in gücünün herşeye yetebileceği, zenginliğinin asla zarar görmeyeceği gibi bir yanılgıyla, salih müminlere destek olmak yerine Deccal'in yanında yer alanlar o zaman büyük bir hüsrana uğrayabilirler. 

Hadislerdeki işaretlere göre, Deccal de, böyle ahlaka sahip kişilerin zaaflarını kendi amaçları için değerlendirecektir. Deccal ayrıca insanları içki, fuhuş, cinsi sapkınlık gibi her türlü dejenerasyonu yaşamaya özendirecek, onlara bu konularda da menfaat sunacaktır. Çağırdığı bu sapkınlıklara eğilimli insanları birarada toplayarak çevresinde adeta geniş bir kitle klübü oluşturacaktır. Deccal'in çağırdığı sapkınlıklara müptela olan insanların biraraya gelmesi sonucunda ise mecburi bir ittifak oluşacak ve bu geniş ittifakı oluşturan kişiler birbirlerini koruyup kollayan ve kendilerinden olmayana karşı güç birliği ile karşı koyan nefsani bir yapı oluşturacaklardır. Deccal de nefsani çıkarlar üzerine kurulan bu kitleyi kendi kötü amaçları doğrultusunda istediği gibi kullanıp yönlendirebilecektir. Varlıklı ve gösterişli bir yaşam sunarak, onları din ahlakından ve din ahlakını yaşamalarına vesile olabilecek insanlardan uzaklaştırmaya çalışacaktır. Pek çok insan, onun kendilerini kötülüğe çağırdığını bildikleri halde, sahip olduğu mal, zenginlik ve imkanlara duydukları hayranlık dolayısıyla Deccal'in bu fitnesine kanacak ve Hz. İsa ve Hz. Mehdi'den yüz çevireceklerdir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, insanların Deccal'in sunduğu menfaatlerden faydalanabilmek için onu kötü olduğunu bile bile destekleyecekleri şöyle haber verilmektedir: 

"Ubeyd B. Ömer'den nakledilmiştir: "Bir kısım insanlar Deccal'le sohbet edecekler. Ve diyecekler ki: Biz onun kafir olduğunu biliyoruz; yemeğinden yemek, ağacından faydalanmak için onunla arkadaşlık yapıyoruz. Allah'ın gazabı gelince, tabi Deccal'le birlikte hepsine gelecektir."" (Nuaym B. Hammad) 

Ancak unutmamak gerekir ki, Rabbimiz'in adetullahı gereği, en güzel ve hayırlı sonuca kavuşacak olanlar samimi olarak iman eden ve Allah'ın emrettiği ahlakı eksiksiz yaşayanlardır: 

"İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir." (Kasas Suresi, 83)
http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/18705