18 Ekim 2010 Pazartesi

Hristiyanlığın Dejenere Olmuş Olması, Hz. İsa'nın Tanınmasını Engelleyecektir

Peygamberlerin tebliğini inkar eden toplumların öne sürdükleri sözde bahanelerden biri de, peygamberlerin onları geleneksel dinlerinden uzaklaştırmaya çalıştığı iddiasıdır. Her toplum belirli adet ve göreneklere, bir kültür birikimine ve geleneksel inançlara sahiptir. Bu inançları arasında, peygamberlerin tebliğ ettiği hak dinin gereği olan güzel ahlaka uygun olmayan çeşitli batıl uygulamalar ve hurafeler de olabilir. Peygamberler ise gönderildikleri toplumları, inançlarının içine karışmış batıl uygulamalardan ve hurafelerden arındırır, onları Allah Katında hak olan din ahlakını yaşamaya çağırırlar. Ne var ki batıl yönlerini biliyor olmalarına rağmen, geleneksel inanç ve uygulamalarından ayrılmak istemeyen bazı insanlar, peygamberlerin bu çağrısına uymazlar. Onlar Kuran'da bildirildiği gibi, "atalarının dinlerine" yani birtakım batıl gelenek ve göreneklerine bağlı kalmakta ısrar ederler. Kuran'da bu insanların durumu şu şekilde haber verilmiştir: 

Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170) 

Bu insanların atalarının dinine duydukları bağlılık ise, temelde kurulu düzenlerinin bozulmasından endişe etmelerinden kaynaklanmaktadır. Menfaatlerini, makam ve mevkilerini, sözde toplum içerisindeki itibarlarını üzerine kurdukları tüm sistemin alt üst olması bu insanlar için kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenle de, peygamberlerin tebliğ ettiği hak dini kendileri için büyük bir tehlike olarak görür ve var güçleriyle peygamberlere karşı mücadele yürütürler. Bu ahlaktaki insanların, tarih boyunca gönderilmiş tüm elçilere aynı şekilde karşı geldikleri Kuran'da şöyle haber verilmiştir: 

İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişlerdir: "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz."(Zuhruf Suresi, 23) 

Hz. Şuayb'a, Hz. Nuh'a, Hz. Musa'ya, Hz. Lut'a, Hz. Süleyman'a, Hz. İbrahim'e ve sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'e bu şekilde karşı çıkan insanlarla benzer ahlaka sahip olanlar, Hz. İsa ikinci kez yeryüzüne geldiğinde ona da aynı nedenle karşı çıkacak olabilirler. Ve bu insanların içerisinde bulundukları topluma yapacakları sahte telkinler, büyük çoğunluğun da Hz. İsa'yı tanıyamamasına neden olacak olabilir. 

Bunun yanı sıra, Hz. İsa ikinci kez geldiğinde İslam ile hükmedecektir. Bu durum, özellikle pek çok batıl gelenek ve inanca sahip olan bazı Hristiyanlar tarafından şaşkınlıkla karşılanabilir. Oysa, Hz. İsa onları doğruya ve kurtuluşa davet edecektir. Ancak bu durumu kavrayamamaları bu kimseleri büyük bir yanılgıya sürükleyecek olabilir. (En doğrusunu Allah bilir). 

Bazı Hristiyanların bu konuda yaşayacağı tedirginliğin ve şaşkınlığın temelinde ise, Hristiyanlığın, Hz. İsa'nın Allah Katına yükseltilmesinin ardından başta Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğu (Allah'ı tenzih ederiz) ve teslis (Allah'ı tenzih ederiz) gibi sapkın inanışlar olmak üzere büyük tahribata uğraması yer almaktadır. Bu kişiler Hristiyanlığı tahrif edilmiş haliyle muhafaza edebilmek için, Hz. İsa'nın Allah'ın varlığını ve birliğini tebliğ etmesine, kendisinin de Allah'ın bir kulu ve yalnızca peygamberi olduğunu haber vermesine ve onları İslam ahlakına davet etmesine karşı gelecek olabilirler. Atalarından öğrendikleri bu batıl dini sürdürmek isteyenler, Hz. İsa'nın tanınmasını ve hak dini tebliğ etmesini engellemek için büyük uğraşlar verecek olabilirler. Firavun ve yakın çevresi de, Hz. Musa kendilerini doğruya davet ettiğinde, benzer bir şekilde atalarının sapkın dininden vazgeçmek istememiş ve hatta Hz. Musa ve Hz. Harun'u çirkin iftiralarla engellemeye çalışmışlardır. Kavminin Hz. Musa'nın tebliği karşısındaki bu tutumu Kuran'da şöyle bildirilmiştir: 

Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler. (Yunus Suresi, 78) 

Ayette bildirildiği gibi, Hz. Musa'nın kavmi hem atalarının batıl inanışlarına karşı akıl ve mantık dışı bir bağlılık sergilemekte, hem de inananlara iftira atarak, onların tebliğini kendilerince etkisiz hale getirmeye çalışmaktadırlar. Hz. İsa Allah'ın izniyle yeryüzüne gelip, yeniden insanları Kuran ahlakına çağırdığında da bu ahlaktaki insanlar, bu mübarek peygamberin gerçekte Hz. İsa olmadığı yalanını ortaya atabilir; bu kutlu peygamberi bunun gibi çeşitli iftiralarla itham edebilirler. Söz konusu kişilerin bu yöndeki propagandaları, din ahlakından uzak yaşayan pek çok insanın bu yalanların etkisi altında kalarak Hz. İsa'yı tanıyamamalarına neden olacak olabilir. 

Hristiyanlığın tarihi dejenerasyonunun yanı sıra, ahir zamanda Deccaliyet'in telkinleriyle, Hristiyan toplumların dinlerinden iyice uzaklaşmaları da söz konusu olabilir. Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde, Deccaliyet'in bu toplumları manevi değerlerden uzaklaştırmasına dikkat çekmiştir: 

"... Aynen öyle de, Büyük Deccal şeytanın iğvası (aldatma) ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin (İsevilik dininin) ahkamını (hükümlerini) kaldırıp, Hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini (sosyal hayatlarını) idare eden rabıtaları (bağları) bozarak, anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder." 

Bediüzzaman'ın bu açıklamalarına göre, Deccaliyet, telkin ve yönlendirmeleriyle, gerçek İseviliğin hükümlerini ortadan kaldıracak ve Hristiyanların sosyal düzenlerini sağlayan, onları birarada tutan manevi değerleri bozacaktır. Bediüzzaman'ın da dikkat çektiği tüm bu koşullar, Hz. İsa ikinci kez yeryüzüne geldiğinde bazı kimselerin bu mübarek peygamberin ve onun şerefli mücadelesinin farkına varamamalarına, bazı kimselerin de belirli amaçlar doğrultusunda kendisini tanımazlıktan gelmelerine neden olacak olabilir.
http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/18697